28 Ocak 2018

Belediye Fincanıyla Romantik Kahve

Sene 2008...
Haziran ayı...
Üniversitenin ilk yıllarında birbirlerinden pek de haz etmeyen iki sınıf arkadaşı okul bittikten sonra evleniyor...
Yer: Eskişehir
Küçük bir oda, stresli aileler, heyecanlı gençler; ne yaptığının farkında olan tek kişi nikah memuru...
O meşhur konuşma ve sonrasında sorulan soruların cevapları 'EVET'.....'EVET'
Tebrikler...
Nikah memuru elindeki evlilik cüzdanını uzatıyor gelin hanıma kutlayarak...
Devamında bir soru daha soruyor' kahveyle ilgili olan bir atasözümüzü söyler misin? 'diye...
Ortam gergin...Gelin düşünüyor...
Daha az önce evet diyerek evlenmiş; elinde taze evlilik cüzdanı; içinde kahveyle ilgili atasözü bulma telaşı...
Duygularla ancak bu kadar oynanabilir...
Titrek ses çıkıyor, işte o merakla beklenen cevap:
" Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır."
Bravo diyor nikah memuru olimpiyat şampiyonunu kutlama sevinciyle...
Birden ciddiyet ve gururla eline aldığı açık mavi kadife kutuyu yine gelin hanıma uzatıyor.
"...işte bu yüzden belediyemizin size böyle güzel bir nikah hediyesi var." diyor.
Kutunun içinde çini işlemeli iki fincan duruyor...
Gelin düşünüyor 'bütün bunlar neden yaşanıyor?'
Hediye alacağı fincana ulaşmak için evliliğinin ilk dakikalarını atasözü bulma telaşıyla geçirdiğine inanamıyor. 
Evlilik cüzdanlarını, mavi kadife kutuyu alarak odadan çıkıyorlar ve arabada sıcaktan erimiş olan nikah çikolatalarından yiyorlar yakınlarıyla birlikte. Ağızları tatlansın diye...
.............
.............
Sene 2018
Ocak ayı 
Yer: Van
Günlerden tam da bugün...
Artık on yıllık evli olan gelin hanım dolapların içinden mavi kadife bir kutu buluyor,on yıldır nerelerdeydi acaba düşüncesiyle ve mazinin sıcaklığını hissetmenin duygusallığıyla kutunun içindeki fincanları çıkarıyor.
Bu kutuyla bir şeyler yaparım diyerek kenara koyuyor.
Fincanlara da bol köpüklü kahveler...
Gelin hanım yine heyecanlı ve coşkulu...
Kahve dolu fincanlarını götürüyor...
Artık on yıllık evli olan damat bey öööyleeece bakıyor...
Elinde fıncanlarla pembe pembe tebessüm eden karısının yüzüne...
"Fincanları hatırladın değil mi?" 
"Hatırladım tabii bir sevgililer gününde almıştım sana" !!!!!
"Evet" diyor karısı 
Ve kahvelerinden ilk yudumlarını alıyorlar. 
Fincan tabağından ayrılınca ortaya ODUNPAZARI BELEDİYESİ yazısı çıkıyor.
Gülümseme, acı, ızdırap bütün duygular tepişiyor...
"Nasıl hatırlamam şaka yapmıştım ben sana" diyor on yıllık evli olan ama ne yaptığını bilemeyen damat...
Gülüyorlar...
On yılın güzelliği gözlerinden geçiyor...
Kahveler afiyetle içiliyor...
Belediye fincanıyla duygusallık bu kadar oluyor...

Şakacı kocam...
O odadaki bütün sorulara çok doğru cevap vermişim...iyi ki...



21 Ocak 2018

Kavuşma

Nihayet beklenen gün geldi ve kar nimetine kavuştuk. Hava sıcaklığı da beklediğimiz ayara gelince geriye hasret çekenleri kavuşturmak kaldı...Evden çıkma telaşımız karlar erimeden yetişelim cinsindendi...Dışarı çıkıp o muhteşem güzellikle karşılaşmak tertemiz havayı solumak harikaydı. En güzel tarafı karlara daha önce hiç basılmamış olmasıydı :) Benim inanılmaz zevk aldığım bir durumdur bu...Her taraf bembeyaz çarşaf gibi kar. Tabi biz ana oğul bütün çarşafı bozduk, neredeyse basılmadık yer bırakmadık :) Evet tatmin olduk:)

 Poyraz'ın mutluluğunu, heyecanını, coşkusunu tarif etmemin imkanı yok. Ah bir de ciddiyet...Pür dikkat yürümeler...Düşmeden yürümenin verdiği büyüdüm artistliği...Hepsi çok eğlenceliydi. Nefes nefese yürürken bitmek bilmeyen soruları da renk katıyordu tabi kar eğlencemize...
Dışarıda bizden başka kimsenin olmaması da işin çok ilginç ve üzücü tarafıydı. Çocuklar evde nasıl tutuluyordu acaba çok merak ettim...Sadece iki minik abi bulabildik ve onlarla birlikte en çok istediğimizi,kardan adamı yapabildik :) Mutluluktan karşısında takla atmaya çalıştı benim oğlum...Resmen ne yapacağını bilemedi :) Benim için bir kardan adamın bu kadar büyük bir önem taşıyacağı hiç aklıma gelmezdi...Poyraz karşısına geçip kahkahalar attı ya, gidip sarılmaya çalıştı ya...
offf masumiyet...
Eğildim kardan adama 'teşekkürler, adamsın!' dedim :) 
Çıt yok...Öyle bir olgunluk :)
İşte öyle karlı, karla dolu bir gündü. Karda yürünür mü,koşulur mu, zıplanır mı, yuvarlanılır mı, oturulur mu, yatılır mı? hepsini denedik. Evet ıslandık biraz. Poyraz'ın hasta olmasından korkmadım. Çünkü mutluluk hasta etmez...Bu düşüncemin geçerliliğini koruması için dua ettim Allah'a :)

Daha önceden sokak lambalarının altında karda el ele yürüme romantikliği çok cazip gelirdi...Artık bambaşka duygular uyanıyor içimde...Yeni mutluluklar, coşkular öğreniyorum ben de...
Teşekkür ederim Poyraz, gözlerindeki ışıltılarla yolumu aydınlattığın için...
Masumiyetinle ve sevinçlerinle yüreğimi genişlettiğin için...
Teşekkürler oğlum.
Teşekkürler kar.
Şükürler en yücesine...


Sevgiyle...



15 Ocak 2018

DALDAN DALA ATLAMA YAZISI #2


İnstagram paylaşımlarında gördüğüm kekler ve o fotoğraflardan bana kadar gelen tarçın kokusu beni bugün kek yapmaya mecbur bıraktı... Poyraz her ne kadar 'pilavlı kek' istese de; havuçlu, tarçınlı, cevizli kekten biz de nasibimizi aldık. Nihayet bizim evimiz de tarçın koktu :) Tam da planlanan gibi; dışarda kar serpiştiriyor, fırında kek, evde tarçın kokusu.... "-pişti miiii??" diye gezinen sabırsız bir çocuk :)

Mutfak uğraşlarına başladığıma göre demek ki iyileştim...Yılın ilk hastalığını (!) da atlatmış oldum. Oh, rahatladım. 'hasta olcam... olacak gibiyim...' endişeleri bitti. Şükür ki iki üç günde geçti gitti. Poyraz'a bulaşacak endişesi de beni benden etti tabii...Yanındayken aldığım nefesi geri vermekle vermemek arasındaki nirvanaya ulaşmış annelik duyguları hiç hoşuma gitmedi...Hasta olmak çok kötü ama çocuğun yanında hasta olmak daha da kötü...
Kendimi resmen kuşburnu çayıyla besledim, belki ondandır çabuk toparlanmam. Belki de " bööle dokunarsam iyileşir misin annee?" diye vücudumda gezen iksirli minik ellerdendir....

İki güzel kitap okudum birisi sizinle de paylaştığım 'Bağırmayan Anneler' ;diğeri de 'Kişisel Ataleti Yenmek' isimli bir kitap. Onu da anlatmak istiyorum aslında ama ataletimi yenemiyorum...Geçen akşam Küçük Kara Balık kitabını okudum bir de :) Çok tatlıydı, hayran kaldım cesur balığa...Okumasam da, Poyraz'a masal şeklinde anlatmayı düşünüyorum...

Kitaplardan söz açılmışken 'Geceyi Aydınlatan Ateş Böceği' isimli bir çocuk kitabı almak istediklerim arasına girdi. Kendime de 'Ekspres' adlı bir kitabı almak istiyorum. Yetişkinler için yaratıcı düşünme egzersizlerinin bulunduğu bir kitapmış. Çok merak ettim...

Bir de blogruz sayfasında düzenlenen çekilişin 4. kazananı olmuştum :) Sürpriz hediyeleri elime ulaştı, çok beğendim...Arkadaşımıza buradan da teşekkür etmek isterim :))
çekiliş hediyelerim

Son günlerde sıkça dinlediğim Manuş Baba-Eteği Belinde ve Sıla-Muhbir favori şarkılarım arasına girdi.
Hala oturup bir film seyredemedim. İnsanı mutlu eden, huzur veren bir film varsa aklınızda tavsiyeniz beni çok mutlu eder :) Zira izleyeceğim filmi aramak filmin süresinden bile uzun sürüyor.

Kahveyi çok sevdiğim için Gratis'ten aldığım kahve kokulu duş jeli insanı kahveden soğutacak kadar kötü çıktı. Üzerinde cilde ışıltı verdiği yazdığı için aldığım kreminin içinden de belli belirsiz simler çıktı,elbette ışıltı verdi! Kanmamak lazımmış böyle şeylere :)

Son bir şey; burada ciddi şekilde havanın kuruluğundan rahatsızız...Önerebileceğiniz bir yöntem ya da buhar makinesi varsa yorumda belirtirseniz çok memnun olurum :)

Devamı geliyor aslında ama bu kadar daldan dala atlamak yeter sanırım :)

Evet, şu anda kar yağıyor....

Sevgiyle....




10 Ocak 2018

BAĞIRMAYAN ANNELER -Bağırıp Çağırmadan Çocuk Büyütme Teknikleri-

Çocuk gelişimiyle ilgili kitapların pek çoğunda başlığın sadece annelere ithaf ediliyormuş hissi beni biraz rahatsız etse de konumuz bu değil :)
Yılın, biten ilk kitabı kervanına katılmaya geldim...
Malum iki yaş bizde gümbür gümbür hissedilmeye başlayınca, haliyle benim de ses tınılarımda farklılaşmalar oldu. Sadece benim değil; aslında eşimde de oldu. Ama kitap bana seslendiği için siparişi ben verdim ve kitabı ben okudum...

Hatice Kübra Tongar, kitabında konuları üç farklı bölüm başlığı altında ele almış.
1. bölüm Neden Bağırıyoruz?ana başlığı altında öfkemize ve bağırmamıza sebep olabilecek unsurları işlemiş.Geçmişimizi ve bugünümüzü düşündürerek altta yatan sebepler olabileceği konusuna dikkat çekmiş.Bağırmanın çocuklar üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri açıklamış ve son olarak öfkemizi kontrol altında tutabilmek için bazı teknikler ve telkinler vermiş.
2. bölüm Bağırmamak İçin Bir Dakika Mola; bu bölümde annelerin kendilerinin farkına varmasını sağlamaya çalışmış; hayatlarını kendilerini strese sokmayacak bir düzene getirmeleri için fikirler vermiş. Kendilerine özel zaman ayırmalarını, bazı durumlara karşı farklı bakış açıları göstermeye çalışmış. Bu bölümde evliliği de ayrı bir çocuk olarak ele almış ve evliliğe de özel zamanlar ayırarak canlı tutmak gerektiğini belirtmiş.
3. bölüm Bağırmadan Çocuk Yetiştirmenin Yolları; Birey olarak annenin kendisiyle, yaşamıyla ilgili konuları işledikten sonra bu son bölümde çocukla olan ilişkileri düzene sokmak adına bazı tekniklerden bahsetmiş. Yanlış algılanan yöntemlere, alışılagelmiş bazı davranışların olumsuzluklarına değinerek, doğruya ulaşma yolunda bilgiler vermiş.

Son kısımda "bağırmayan anneliği bağırmayan Peygamberden öğrenelim" başlığıyla peygamberimizin torunlarıyla ve başka çocuklarla olan ilişkilerinden, hoşgörüsünden bahsetmiş.

Son sözü sözleşme olarak yazmış ve bağırmayan anneliğe niyet ettirerek kitabı bitirmiş.

Kitabın sonuna da bağırmayan anne olmaya niyet etmiş anneler için Bağırmayan Anneler Belgesi eklemiş.
Resim yazısı ekle

Aklımda Kalanlar:
* Çocuğunla kesinlikle inatlaşma.
* Öfke anında dur, uzaklaş; kendini sakinleştirecek bir şeyler bul. Kriz anında çözüm olmaz!
* Mutlu, huzurlu anne; mutlu, huzurlu çocuk demektir. Bu yüzden önce kendini mutlu et!
* Çocuğuna bol bol sarıl.
* Yetişkin bir insana söyleyemeyeceğin sözleri çocuğuna da söyleme! Yetişkin bir insana yapamayacağın davranışları çocuğuna da yapma!
* İlerde seni nasıl hatırlamasını istiyorsun? bunu düşün.
* Çok fazla eleştirip kendini değersiz hissetmesine sebep olma!
* Kızacağın olay onun kalbini kırmaya, kendini kötü hissetmesine değer mi? Bağırıp kızmadan önce düşün.
* Kızdığın zaman kendisine değil; davranışına kızdığını hissettir!
* Koşulsuz sevgini ona hissettir. Saygı duy!
* Çocuklu olduğunu bilip anlayış gösteren insanları etrafında tut. 
* Baskıyla, şiddetle, bağırmayla değil; insani yollarla iletişim kur!  
* Pozitif disiplin yöntemlerini kullan.
* CEZA asla işe yaramaz!
* Çocuğun senin beklenti ve ihtiyaçlarını yerine getirmek için dünyaya gelmedi.
* Davranışlarında tutarlı ol.
* Çocuğunun karakter özelliklerini fark et ve kabul et; değiştirmek için uğraşma.

Elbette ki katkısı olan bir kitaptı. Kendi payıma düşenleri aldım ve kitabı tamamladım. Ebeveyn olmak oldukça sorumluluk gerektiren zorlu bir süreç. Bu süreçte de kendimize yardımcı olacak, davranışlarımıza katkı sağlayacak bilgilere olan ihtiyacımız hiç bitmiyor. Katkı yapan eserlere kişilere ulaşabiliyorsak, arayış içindeysek ne mutlu:)

Kitaptan bir alıntı:
" Bir annenin gücüyle çocuğunu eziyor olması, 'gücüyle seni ezen herkese boyun eğ' öğretisinden başka bir şey değildir."

Sevgiyle...



8 Ocak 2018

Habbetü's-sevdâ



Habbetü's-sevdâ 
Arapça bir tamlama.
'sevda tanesi' gibi bir karşılığı var.
Ancak bu tamlamanın dilimizde kazandığı karşılık:
ÇÖREK OTU
Eski zamanlarda tütsü ve nazar için kullanılan çörek otu...
Muskaların içine konması adet haline gelen çörek otu...
Ölümden başka her derde şifa olduğu hadislerle rivayet edilen çörek otu...
Edebiyatımızın Klasik döneminde 'habbetü's-sevdâ' şeklinde,
sevgilinin beninin benzetildiği çörek otu...

habbetü's-sevdâ.........sevda tanesi
sevda tanesi.........çörek otu
çörek otu.......sevgilinin beni

Sanat...Aşk...

Sevgilinin yüzündeki ben, her derde deva olacağına inanılan ;nazara karşı koruduğuna inanılan;kokusuyla mest eden çörek otuna benzetiliyor...

Hayalî demiş:

Asıldı sünbüle mânendi sünbülüne gönül
O ben olalı izârında habbetü's-sevdâ

 Sümbüle benzeyen saça asılı kalan gönlünün amacının habbetü's-sevdâ ya yani çörek otuna ;yani sevgilinin benine ulaşmak olduğunu söylüyor. Asılı kalan, yıpranan, yorgun düşmüş,hastalıklı gönlün şifası elbetteki her derde deva olan çörek otudur. Aşık gönlün şifası, elbette ki sevgilinin benidir...

Nasıl da ince...
Sevgiyle....




3 Ocak 2018

Hepimiz için: TUZ SERAMİĞİ


Çok eğlenceli, çok sanatsal bir etkinlik önerisi ile buradayım:) 
Az malzemeli, hazırlaması çok kolay ve fazla zaman almıyor. Zaten hazırlarken eğlence başlıyor. İlk önce malzemeleri söylemek istiyorum:

* 1 ölçü un
* 1 ölçü tuz
* yarım ölçü su


Ölçü olarak ben su bardağı kullandım. Çok fazla olduğunu düşünürseniz ölçüleri yarıya da indirebilirsiniz. 
Malzemelerin hepsini karıştırıp hamur kıvamına getiriyor ve oynamaya başlıyoruz. Burada uyarmak istiyorum elinde ufak da olsa bir yara bulunan özellikle yoğurma işlemini yapmasın. Zira yaraya tuz basmak oluyor ve çok acıtıyor gerçekten. Tecrübeyle sabit :)
Bu etkinlikten bahsederken sürekli çoğul konuşuyorum. Çünkü sadece çocuklar için uygulanacak bir şey değil bence. Sadece Poyraz değil biz de oldukça keyif alıyoruz. 
Hamuru yoğurduktan sonra sürekli mıncırıp mıncırıp şekiller yapıyoruz. Kurumaya meyillendikleri zaman da ne istiyorsak o şekli veriyoruz. 
Poyraz'ın el izlerini biz bu şekilde çıkarıyoruz. Artan hamura da farklı şekiller verip amaca yönelik kullanıyoruz. 


Aslında verilen tariflerde hep fırınlanması gerektiği yazıyor. Ama ben hiç fırınlamadım:) Kalorifer peteğinde hallediyorum bu meseleyi ve hiç sorun olmuyor.

Sadece hamuru yaparken, mıncırırken, şekil verirken mi eğleniyoruz? 


Hayır tabi kii...sırada boyama var...İşte burada sanat devreye girebilir:) Herhangi bir boya türüyle (sulu,guaj,akrilik,parmak boyasi...) kuruyan seramiklerimizi boyuyoruz. Boyalar da kuruduktan sonra objelerimiz kullanıma hazır oluyor :) 

Hem eğlenmiş, hem de ortaya kalıcı bir şey çıkarmış oluyoruz.
Tavsiye ederim.
Sevgiyle.

2 Ocak 2018

GECE BİTTİ...


Çok şükür geçti gitti...Artık yeni bir yıla girdik...Kimimiz eskiyi uğurlamak için can attı; kimimiz seneler uçup gitmesin diye ayak diredi...Ama akrep,yelkovan,saniye bir olup atlattılar bizi yeni seneye...
Şükür geçti gitti yılbaşı gecesi...
Tartışmalara, ön yargılara, niyetler bilinmeden verilen peşin hükümlere sebep olan gece yaşandı bitti...Herkes kendince, kendi gönlünce, kendi niyetince, kendi imkanınca yaşadı ve bitti...
Etraftaki bütün şaşaaları görüp anne babasının gözlerine bakarak bir heyecan, bir coşku bekleyen çocuk için bitti...
Dışarıda arkadaşlarıyla kutlamak isteyen bir gencin izin alma sızısı bitti...
Çocuğu dışarıdayken endişeden gezegen değiştiren anne için bitti...
Sadece beynini uyuşturmak isteyip kendini bile fark edemez hale gelen için bitti...
Dost sohbeti için fırsat sayan için bitti...
Herkes kutluyor,biz de kutlayalım diyen için bitti...
Kapitalist sistemin alışveriş tuzağı diyen için bitti...
Sadece eğlenmeye, aile sohbetine fırsat kollayanlar için bitti...
Kutlayınca daha modern olduğunu düşünenler için bitti...
Kutlamadığı için cennette yerinin hazır olduğunu düşünerek kibre bürünen ve etrafındakileri yaftalayanlar için bitti...
Bir gece...
Yaşandı...
Geçti...
Bitti...
Yaşamlar, yaşantılar,niyetler farklıydı ama temenniler ortak noktada birleşerek gece bitti...
Sağlık,
mutluluk,
huzur...
2018'in üstüne umutlar, beklentiler, dilekler yüklenerek gece bitti...
Sabahında, 2018 sihirli değneğini kimseye değdirmedi...
Yaşanmalıydı...
Umutla...
Gayretle...
Hoşgörüyle...
Sağduyuyla...
Şefkatle...
Saygıyla...

Herkese kutlu olsun.
Nihayet bitti gece,
Hoş geldin yeni sene:)

Sevgiyle...