21 Ekim 2018

Ah Tamara!

İki genç,iki aşık...
Biri Vanlı bir çoban diğeri Ermeni bir keşişin kızı Tamara...
Rivayet o ki öyle bir aşk yaşamışlar ki efsaneleşen aşkları bir adaya isim olmuş.
Birbirlerini çılgınca seven iki gencin aşkları önünde hiçbir engel duramıyormuş. Bu durumdan fazlasıyla rahatsız olan baba; çareyi, kızını adada bulunan bir manastıra kapatmakta bulmuş. Ancak işler hiç de düşündüğü gibi gitmemiş. Tamara ve çoban görüşmeye devam etmiş. Tamara her gece dışarı çıkıp elinde fenerle yerini belli ediyor, çoban da kıyıdan onun bulunduğu yere doğru yüzüyormuş. Kar,kış,soğuk,sıcak demeden böyle devam etmiş. Her gece buluşup gün doğana kadar birlikte oluyorlarmış. Gün doğunca çoban tekrar kıyıya yüzüyormuş. Nihayetinde bu durumu Tamara'nın babası öğrenmiş. İşte efsaneleşen aşkların orta yerinde bulunan zalimlerden olma sırası Tamara'nın babasına gelmiş...Bir gece el fenerini alıp kıyıya doğru tutmuş. İşareti alan çoban hemen suya atlamış ve ışığın geldiği yöne doğru yüzmeye başlamış. Fakat ışık yer değiştirmiş, çoban da yönünü değiştirmiş. Fenerin ışığı tekrar yer değiştirmiş, tekrar değiştirmiş, tekrar, tekrar...Çoban da ışığa göre sürekli yön değiştirmiş ve en sonunda gücü tükenmiş...Van Gölü'nün soğuk sularında can verirken genç aşığın haykırışları her yerden duyulmuş: Ah Tamara! Ah Tamara!!


Şu an Van Gölü'nün ortasında boncuk gibi duran, efsanesiyle, barındırdığı kültür mirasıyla Van'ın en değerlilerinden biri Akdamar Adası, efsanesine göre Ahtamar Adası.Yukarıda bahsettiğim adanın anlatılagelen efsanesi. Eksiği, fazlası, farklı varyantları elbette mevcut. Ancak halkın hafızasında yer etmiş hali bu şekilde.
Van Gölü, deniz olarak anılma namına yaraşır bir şekilde içinde birçok ada barındırıyor. Akdamar Adası da onlardan biri. En çok bilineni, en çok ziyaret edileni. Yerli ve yabancı pek çok turisti kendine çeken oldukça geniş bir ziyaretçi yelpazesine sahip.

Adayı bu denli meşhur ve gözde yapan şey adaya inşa edilmiş olan bir Ermeni Kilisesi. 7. Yüzyılda inşa edilmiş olan Surp Haç Kilisesi belli dönemlerde ibadete açılmış ve kapatılmış. Yakın tarihte 2010-2015 yılları arasında ibadete açıkmış ancak 2015 yılında güvenlik gerekçesiyle tekrar ibadete kapatılmış. Ta ki 2018 eylül ayına kadar. Evet bu sene 9 Eylül tarihinde oldukça fazla katılımcıyla ilk ayinleri yapılıp tekrar ibadete açıldı.


Akdamar Adası Van'ın Gevaş ilçesine bağlı. Adaya ulaşmak için en kısa yolculuk Gevaş'tan hareket eden tekneler sayesinde oluyor. Şehrin farklı yerlerinden tekneyle adaya ulaşmak elbette mümkün. Tekne ücretleri Gevaş'tan gidiş dönüş 15tl. adaya giriş ise 10 tl. Adanın içinde küçük bir kafe var. Muhteşem manzaraya karşı semaver keyfi yapmak isteyenler için güzel bir imkan.

Yaz aylarında adadan göle girenler oluyor. Su oldukça temiz ve güzel görünüyor. Göl ve şehir manzarasının tadını çıkarmak isteyenlerin de adada oldukça fazla tırmanmaları gerekiyor. Fotoğraf çekimi için gelenler de fazlaca oluyor, seyir terası kısmından manzarayı,tarihi doku için kiliseyi, doğal ortam için badem ağaçlarını,gölün taşlı ve berrak suyunu bir arada bulmak büyük bir şans oluyor.
Doğal güzelliklere ve kültürel miraslara saygı duyulması; hepsine değer verilmesi dileğiyle...

5 Ekim 2018

Ultra Ultra Ultra Her Şey Dahil

Yaz başında herkeste farklı heyecanlar, farklı kıpırdanmalar, farklı telaşlar başlıyor. Sıcaktan bunalacağını sürekli veryansın edeceğini bile bile nedense pek çok kişi tarafından özlemle ve büyük bir hevesle karşılanıyor yaz mevsimi. Şahsen ben öyle yapıyorum. Belki yazın izin, tatil, gezme konularıyla özdeşleştiği için bu izlenimi veriyordur insanlara bilemiyorum. Pek çok kişide gezilecek, görülecek yerler listesi; bu yerleri sıraya koyma telaşı. Zaman planlaması, maliyet hesaplaması. Ve yazın bütün anlamının yüklendiği, hemen herkesin tek amaca yönelir hale geldiği tatil! Hani, "bütün yıl çalışıyoruz, şöyle ayaklarımızı uzatıp bir hafta tatil de mi yapmayalım?" cinsinden tatil. Yaz mevsiminin odak noktası, mutlulukta ve keyifte nirvanaya ulaşılacağı düşünülen o bir hafta...
Güneş azıcık parlamaya başladığı andan itibaren tatil düşüncesi olanlar kendilerini turizm sektörünün geleni kapan kollarına bırakıyor. Hatta yok yok bu işe kıştan başlayanlar var. Sadece bir hafta yapacakları tatil mekanını bulmak için aylarını harcayanlar var. Kendimden biliyorum. 
Otel mi,tatil köyü mü, pansiyon mu? Oda mı, oda kahvaltı mı, yarım pansiyon, tam pansiyon, her şey dahil, ultra her şey dahil, ultra, ultra, ultra bir şeyler işte... Peki hangi şehir, peki hangisi...
En temizi, yemekleri en iyi olanı, havuzu çok olanı, saunası, masajı, hamamı olanı...Çocuk parkı, animasyon gösterileri, otel içinde doktoru...Pekii en kaliteli hizmeti en uygun fiyata sunan tesis hangisi?? Tesisi bulunca zor olan kısım bitiyor. Ama düşünceler ve karar verme...Asla! Oda kaçıncı katta olacak, kara manzaralı, deniz manzaralı, yandan deniz manzaralı, ortadan havuz manzaralı...Buna da karar verince bitti artık. Beklemek gerek, o bir haftada hiç bir aksilik çıkmamalı, hasta olunmamalı, herkes sadece mutluluğa odaklanmalı.
Ve artık zamanı gelen, mutlulukla, eğlenceyle geçmesi gereken bir hafta. Tesiste harika bir karşılama, elinde tesis programının listesi. Odaya yerleşme ve yarııışş...
O bir hafta yemek saatlerine yetişme ve mekanlarına ulaşma mücadelesiyle, havuz başında şezlong kapma mücadelesiyle, düzenlenen etkinlikleri kaçırmama endişesiyle geçen, sadece bu kadarıyla geçse en masum haliyle kalacak olan bir hafta...Kalabalıktan havuzda birbirine çarpıp pardon diyenler olmuş. Ruslarla sıkma tatlısı kuyruğunda bekleyenler olmuş. Akşam yemeğinde masa bulamayanlar olmuş. Rusça bilmediği için Türkiye'deki herhangi bir otelde yapılan animasyon gösterilerinden hiçbir şey anlamayanlar olmuş. Yiyecek çeşidinin bol ancak yiyecek hiçbir şeyin olmadığı otellerde çocuğunu doyuramayanlar, kendisi de aç kalanlar olmuş. Gecesine 500 tl verdiği otelde 1 liralık çubuk krakerle karnını doyuranlar olmuş. Havuzdan kaptığı mikrop ya da yemekler yüzünden çocuğu hasta olanlar olmuş. Çocuğuna üzülürken ondan daha beter hasta olanlar da olmuş. Fazla ücret ödeyerek tuttuğu deniz manzaralı odasının balkonuna yarasalar yüzünden çıkamayanlar olmuş. Pek çok şey yaşayanlar olmuş bu bir haftalık gözde tatil sürecinde. Birilerinin onu doyurmasını, animasyonlarla eğlendirmesini bekleyen bazıları ne doymuş ne de eğlenmiş. 
Çıkışta otelin bütün yıldızlarını gözünden kaydırmış.
Bir daha mı tövbee demiş...
Evine gidip ultra ultra ultra salçalı bir makarna yemiş.
Duydum yani ben😏